Miras Hukuku
Kıta Avrupa hukuk geleneğinde medeni hukuk beş farklı alana ayrılır; kişiler hukuku, borçlar hukuku, eşya hukuku, aile hukuku ve miras hukuku. Bu bağlamda bir özel hukuk dalı olarak miras hukuku Türk Medeni Kanunu içinde düzenlenmiştir. Şahısların hayatını kaybetmeleri veya gaipliği üzerine ortaya çıkan vefata bağlı tasarrufların düzenlenmesi, kurallara bağlanmasıyla ilgilenir. Miras hukukunda uzmanlık ve deneyim sahibi hukukçulara miras avukatı, vasiyet avukatı gibi isimler verilebilir.
Miras Hukuku Neleri Kapsar?
Miras hukuku hem dava nedenleri hem de ihtiyaç duyulan hukuki danışmanlık talepleri doğrultusunda sayısız nedenle gündeme gelebilir. Fakat mal paylaşımı gibi hususlar görece en sık görülenlerdir. Mal paylaşımına ek olarak diğer hukuki hususlar şöyle sıralanabilir:
- Borçlarını ödeyemeyen mirasçıların mirasına kayyım atanması,
- Mirastan yoksunluğun tespiti davaları,
- Vasiyetin iptali,
- Miras istihkak davaları,
- Mirasın reddi kararına itirazlar,
- Miras taksiminde yaşanan uzlaşmazlıklardan doğan davalar,
- Mirastan feragat sözleşmesi davaları,
- Mirasçılık belgesine dair hukuki süreçler,
- Vasiyetnamenin yazılması aşamaları.
Miras Hukukunda Mal Paylaşımı Nasıldır?
Miras hukukunda en sık karşılaşılan hukuki konulardan birisi mal paylaşımıdır. Eğer miras bırakacak kişinin, ölümünden sonra gerçekleşmesini dilediği tasarruflar, vefatından önce usule uygun düzenlenerek kayıt altına alındıysa mal paylaşımı vefat edenin vasiyeti doğrultusunda yapılmaktadır. Fakat herhangi bir kayıt ve vasiyetin bulunmadığı durumlarda, kanunla düzenlenen mirasçılara belirlenen oranda paylaşım yapılır. Bu mirasçılar vefat edenin soy bağı olduğu kişiler olarak şu şekilde sınıflandırılır:
- Üçüncü derece yan soylar; miras bırakan kişinin annesinin ve babasının kardeşleri, kendi kuzenleri,
- İkinci derece yan soylar; kardeşler
- İkinci derece alt soylar; torunlar
- Birinci derece alt soylar; çocuklar
- Birinci derece üst soylar; anne ve baba.
Vasiyetname Olmadan Mal Paylaşımı Yapılması
22. 10. 2001 tarihinde onaylanarak 01. 01. 2002 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda ifade edilen alt soylar ve üst soylar, vasiyetnamenin olmadığı miraslarda yasal mirasçılar kabul edilir. Eğer miras bırakanın herhangi bir tasarruf isteğine dair kayıt yoksa yasa metninde belirtilen oranlar doğrultusunda miras paylaşımı düzenlenir. Vefatı gerçekleşmiş bir miras bırakanın birinci derece yasal mirasçıları doğrudan evlatlarıdır. Kanun nezdinde her çocuk mirastan eşit olarak faydalanır. Miras bırakanın, kendisinden önce hayatını kaybetmiş çocukları varsa ve bu çocuklarından torunları bulunuyorsa, torunlar ebeveynlerinin haklarını doğrudan alabilmektedir.
Mirastan Çıkarılma Durumu
Bir kişi kendi vefatından sonra bırakacağı mirastan, kendi mirasçılarını mahrum bırakma hakkına sahiptir. Bu doğrultuda yapılan mirastan çıkarma işlemi; aile kurumunun önemi ve mirasçıların alt ya da üst soylardan olması nedeniyle esnetilemeyen koşullara bağlanmıştır. Bunlardan ilki saklı payı olan mirasçılar (çocuk ve eş) hakkında mirastan çıkarma yapılabilmesi için yasada düzenlenen şartların sağlanması zorunluluğudur. Hangi mirasçıların hangi oranda saklı paya sahip oldukları Türk Medeni Kanunu’nun 506.maddesi kapsamında düzenlenmiştir.
Katı koşullar sayesinde eş ve çocuklar, saklı pay sahibi kabul edildikleri için mirastan mahrum bırakılmaları istenilse dahi bahsi geçen mirastan paylarını alabilirler. Saklı payı olan mirasçılar dışında miras bırakan, mirası üzerinde dilediği tasarrufta bulunabilecek özgürlüğe sahiptir.
Öte yandan eş ve çocuklardan oluşan mirasçıları haklarından mahrum etmek için mirastan ıskat işlemi de gündeme gelebilmektedir. Eş ve çocuklar, eğer mirastan ıskat edilirlerse; haklarını almak gidebilecekleri, terekenin iptali, pay alma ve tenkis yollardan menedilirler.
Mirasın Reddedilmesi
Gündelik halk dilinde reddi miras olarak da adlandırılan mirasın reddi fiili; Mirasta hak sahibi olanların bütün haklarından feragat etmesi anlamına gelmektedir. Bu doğrultuda, reddi miras sayesinde miras bırakanın vefatından sonra bütün alacakları ve borçlarından doğan sorumluluklar reddedilir.
Miras hukuku alanında külli halefiyet prensibi adıyla anılan ilkeler doğrultusunda kanunla atanmış yasal mirasçılar; miras bırakanın yaşamını yitirmesiyle birlikte doğal olarak mirasçı sıfatını alırlar. Bu bağlamda mirasçılık; vefat edenin borçlarını ve sorumluluklarını da üstlenmek demektir. Dolayısıyla mirasçılar kendi mal varlıklarıyla ve vefat edenin borçlarını kapatmak zorundadır.
Miras bırakanın borçlarının ödenmemesi adına; mirasın gerçek reddi ve mirasın hükmen reddi olmak üzere iki farklı yoldan mirasın reddedilmesi mümkündür. Türk Medeni Kanunu 609. Madde içinde; mirasın gerçek reddi, vefat edenin son ikametgâh bölgesindeki görevli ve yetkili olan Sulh Hukuk Mahkemeleri’ne yazılı veya sözlü olarak başvurulmasıyla yapılabileceği hükmedilmiştir. Ancak mirasın gerçek reddi tüm hakların ve yükümlülüklerin kayıtsız şartsız reddini içerir çünkü miras nispi olarak reddedilemez.
Mirasın hükmen reddi ise vefat eden kişinin hayattayken borçlarını ödeyemediği tespit edildiğinde gündeme gelir. TMK 605/2 içinde düzenlen koşullar doğrultusunda hayattayken ödeme aczine düşen kişilerin vefatları gerçekleştiğinde miras hükmen reddedilmiş olur. Mirasın hükmen reddi için iptal davası açılabilir ve mirasta hak sahibi olanlar zaman aşımı söz konusu olmadan miras ve borç sorumlulukları için talep oluşturabilir.
Vasiyetname Türleri ve Hazırlama Şartları
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 502 maddesi içinde vasiyet hazırlama şartları düzenlenmiştir. Vasiyetname kısaca; bir şahsın vefatı sonrasında olmasını dilediği istek ve tasarrufların kayıt altına alındığı ve mal varlıklarının nasıl paylaşılacağını belirlediği yazılı ya da sözlü beyanlardır. Herhangi bir vasiyetnamenin hazırlanması adına; miras bırakanın on beş yaşını doldurmuş ve özgür irade ile ayırt etme becerisine sahip olması gereklidir.
Ayrıca vasiyetnameler üç farklı biçimde oluşturulabilir; resmi vasiyetname, el yazısı vasiyetnamesi, sözlü vasiyetname. Üç vasiyet biçimi de kendi içinde format ve koşullara bağlanmıştır. TMK’ da yer alan vasiyetname türlerini ve ilgili kanun metinlerini aşağıda ayrı başlıklar halinde görebilirsiniz.
Resmi Olarak Vasiyetname Hazırlanması
TMK içinde 532.- 537. Maddeleri arasında düzenlenmeye tabi tutulmuş resmi vasiyetnamelerin hazırlanması için; Bir görevli memur ve iki şahidin vasiyetname hazırlanırken orada olması şartı vardır.
Bahsi geçen görevli memurlar; noterler, sulh hâkimleri ya da yasayla yetki tanınmış diğer resmi memurlardan seçilebilir. Bu işlemler için ilk olarak ölümünden sonra tasarrufta bulunmak isteyen kişi resmi memura vasiyetnamesini yazdırır ve yazılan vasiyeti onayladığına dair imza atar. Arkasından tanıklar önünde vasiyetin geçerliliği hakkında beyanda bulunur. Buradaki şahitler aşağıda sıralanan nitelikteki kişiler arasından seçilememektedir:
- Miras bırakanla soy bağı ilişkisinde olanlar,
- Kamu hizmetlerinden menedilenler,
- Cezai ehliyeti ve özgür iradesi olmayanlar,
- Okuma yazma becerisine sahip olmayanlar.
El Yazısı ile Vasiyetname Hazırlanması
İkinci vasiyet türü olan el yazılı vasiyetname TMK içinde 538. Maddede düzenlenmiştir. Bu vasiyetname türü miras bırakanın el yazısını gerektirir. Vasiyetin başında belirtilecek yazıldığı gün de dahil olmak üzere miras bırakanın elinden yazılmış olmalıdır. Dolayısıyla okur yazar olmayanlar bu vasiyetname türünden faydalanamaz. Başkasına yazdırılan bir el yazısı vasiyetinde, parmak basmak imza yerine kabul edilemez. Bu tür vasiyetnameler, yazıldıktan sonra; noterlere, sulh hakimlerine ya da görevli memurlara, kapalı veya açık zarf formatında verilebilir.
Sözlü Vasiyetname Hazırlanması
TMK 539/541 maddeleri arasında düzenlenen sözlü vasiyetname hazırlanması işlemleri katı kurallarla düzenlenmektedir. Miras bırakanın el yazısı ile vasiyetname ya da resmi vasiyetname hazırlamayacağı durumlar kanun metnin şu şekilde sıralanır;
- Olağanüstü durumlar,
- Elde olmayan nedenlerle ulaşımın kesilmesi,
- Ölümün yakın bir tehlike olması,
- Şiddetli hastalık,
- Savaş hali.
Eğer bu durumlardan bir veya birkaçı sağlanıyorsa, resmi vasiyetnamedeki koşulları sağlayacak iki farklı tanığa sözlü vasiyette bulunulabilir. Ancak resmi vasiyetnamedeki; şahitlerin okuma ve yazma bilme şartı sözlü vasiyetnamede aranmaz. Sözlü vasiyet sonrasında tanıklar, vasiyeti yazıya geçirmek için acele etmeliler ve kendileri yazamıyorlarsa bir notere yazdırmalılardır. Yazılı hale getirilen sözlü vasiyetin resmi makamlara ulaştırılmasıyla işlemler sonuçlanır.